top of page
Group.png

THOMAS FİLTER TECHNOLOGY

İletişim

Adres

Mustafa Kemal Atatürk Blv. 10035 Sk. No:5 Atatürk Osb. Çiğli / İZMİR

© 2025 thomasalkalineionizer.com | made by dataghozt

 

Günümüzde sağlıklı yaşam arayışıyla birlikte antioksidan su kavramı, su tüketim alışkanlıklarında devrim niteliğinde bir dönüşüm yaratmıştır. Peki, bu özel suyun arkasında yatan bilim nedir? Ve en önemlisi, antioksidan su hangi hastalıklara iyi gelir?

,

Antioksidan Su Nedir?

Antioksidan su, normal sudan farklı olarak serbest radikalleri nötralize edebilecek yapıda olan ve genellikle iyonize edilmiş, yüksek pH seviyesine sahip sudur. Elektron kaybı yaşayan molekülleri dengeleyerek vücutta oksidatif stresin azaltılmasına yardımcı olur. Bu da, yaşlanma belirtilerinden kronik hastalıklara kadar birçok sağlık sorununa karşı koruyucu bir etki sağlar.


Thomas Alkali İyonizer Su Cihazı ile Evinizde Antioksidan Su Üretin

Evde sağlıklı suya ulaşmanın en etkili yollarından biri, alkali ve antioksidan özellikli su üreten cihazlar kullanmaktır. Bu noktada Thomas Alkali İyonizer Su Cihazı, teknolojik donanımı, yüksek performansı ve kullanıcı dostu tasarımıyla öne çıkmaktadır.

Thomas Alkali İyonizer, musluk suyunuzu ileri düzey filtrasyonla arındırırken aynı zamanda iyonizasyon işlemi ile suya negatif ORP değeri kazandırır. Böylece ortaya çıkan su; alkali, antioksidan ve mikro yapıda olup vücut tarafından daha kolay emilir. Cihaz, farklı pH seviyelerinde su üretme özelliği sayesinde hem içme suyu hem de mutfak, cilt bakımı ve temizlik suyu gibi çok yönlü kullanım imkânı sunar.

Thomas Alkali İyonizer, özellikle aşağıdaki avantajlarıyla öne çıkar:

  • -600 mV’a kadar ORP değeri ile yüksek antioksidan kapasite sağlar.

  • 7 farklı pH seviyesi sunarak ihtiyacınıza uygun suyu kolayca üretir.

  • Otomatik kendini temizleme fonksiyonu sayesinde hijyenik kullanım sunar.

  • Renkli LCD ekranı ile kolay kullanım sağlar.

  • Uzun ömürlü filtre sistemi, suyu tortu, klor ve ağır metallerden arındırır.

Antioksidan suyun faydalarından maksimum düzeyde yararlanmak isteyen bireyler için Thomas Alkali İyonizer, ev tipi su arıtımında güçlü bir çözüm sunmaktadır.


Antioksidan Suyun Sağlığa Faydaları Nelerdir?

Antioksidan suyun faydaları, içeriğindeki yüksek negatif ORP (Oksidasyon İndirgeme Potansiyeli) değerinden ve vücut tarafından daha hızlı emilebilmesinden kaynaklanır. Vücudun asidik yükünü azaltarak alkali dengenin sağlanmasına katkıda bulunur. Ayrıca hücreleri daha etkin korur ve bağışıklık sistemini destekler.


1. Kansere Karşı Koruyucu Etkisi

Araştırmalar, serbest radikallerin DNA hasarına yol açarak kanserin oluşumuna katkıda bulunduğunu göstermektedir. Antioksidan su, bu radikallerin etkisiz hale getirilmesine yardımcı olarak hücre mutasyonlarını önlemeye katkı sağlar. Bu nedenle özellikle meme, prostat, kolon gibi yaygın kanser türlerine karşı önleyici bir rol üstlenebilir.


2. Diyabetin Kontrolüne Destek Olur

Tip 2 diyabet, hücrelerin insüline karşı duyarsız hale gelmesiyle gelişir. Antioksidan suyun, hücrelerdeki insülin reseptörlerini desteklediği, kan şekerini düzenlediği ve insülin direncini azalttığı yönünde bilimsel bulgular bulunmaktadır. Ayrıca pankreas üzerindeki oksidatif baskıyı azaltarak uzun vadeli fayda sunar.


3. Kalp ve Damar Hastalıklarını Azaltır

Antioksidan su, LDL kolesterolün oksidasyonunu önlemeye yardımcı olur. Oksitlenmiş LDL, damar çeperlerinde plak oluşumuna neden olur ve bu da ateroskleroz gibi ciddi kalp hastalıklarına yol açabilir. Antioksidan su, bu süreci yavaşlatarak kalp krizi ve felç riskini düşürür.


4. Alzheimer ve Parkinson Gibi Nörolojik Hastalıklar

Beyin, serbest radikallerden en çok zarar gören organlarımızdan biridir. Nörodejeneratif hastalıklar, çoğunlukla oksidatif stresin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Yapılan araştırmalarda, antioksidan bakımından zengin su tüketiminin hafıza, odaklanma ve öğrenme kabiliyeti üzerinde pozitif etkileri olduğu gözlemlenmiştir. Alzheimer, Parkinson ve MS gibi hastalıkların ilerlemesini yavaşlatabilir.


5. Böbrek Fonksiyonlarını Destekler

Böbrekler, vücutta biriken toksinleri süzen organlardır. Antioksidan su, böbreklerin iş yükünü hafifletir ve idrar yolu enfeksiyonlarının önlenmesine katkıda bulunur. Ayrıca böbrek taşı oluşumunu engelleyebilecek alkalin yapısıyla idrarı dengeleyebilir.


6. Cilt Hastalıklarında Gözle Görülür İyileşme

Antioksidan su, cilt hücrelerini içeriden nemlendirir ve kolajen üretimini destekler. Bu da sedef, egzama, akne gibi cilt hastalıklarının iyileşme sürecine katkı sağlar. Ayrıca yaşlanma belirtilerini azaltır, cildin daha parlak ve elastik görünmesini sağlar.


7. Bağışıklık Sistemini Güçlendirir

Bağışıklık sistemi, hastalıklara karşı ilk savunma hattımızdır. Antioksidan suyun serbest radikalleri temizleyici etkisi sayesinde lenfatik sistem daha verimli çalışır. Bu da soğuk algınlığı, grip gibi hastalıkların daha az görülmesine ve vücudun mikroplara karşı daha dirençli hale gelmesine yardımcı olur.


8. Mide ve Sindirim Sorunlarına İyi Gelir

Asidik beslenme sonucu mide asidinin artmasıyla oluşan reflü, gastrit gibi rahatsızlıklarda antioksidan su, alkali yapısıyla mide asidini dengeleyerek rahatlama sağlar. Ayrıca bağırsak florasını destekleyerek kabızlık ve şişkinlik gibi sorunların azalmasına katkı sunar.


9. Kas ve Eklem Ağrılarını Hafifletir

Kas ve eklem ağrıları, özellikle oksidatif stresin ve asidik vücut yapısının sonucudur. Antioksidan su, iltihap önleyici (anti-inflamatuar) etkisiyle bu ağrıların hafiflemesine yardımcı olur. Özellikle romatizma, artrit, fibromiyalji gibi hastalıklarda destekleyici bir rol oynar.


10. Obezite ve Kilo Kontrolünde Yardımcıdır

Antioksidan su, vücudun yağ yakım mekanizmalarını destekler. Hücre içi hidrasyonu artırarak metabolizmanın daha etkin çalışmasını sağlar. Aynı zamanda iştah kontrolü üzerinde olumlu etkileri olduğu, tokluk hissini artırdığı yönünde kullanıcı deneyimleri ve bazı klinik çalışmalar mevcuttur.


Thomas Alkali İyonizer ile Yaşam Kalitenizi Artırın

Gelişmiş teknolojiyle donatılmış Thomas Alkali İyonizer Su Cihazı, yalnızca su içme alışkanlıklarınızı değiştirmekle kalmaz, aynı zamanda sağlıklı bir yaşam tarzına geçişinizin en güçlü destekçisi olur. Günlük içme suyunuzu güçlü bir antioksidana dönüştürmek, bağışıklığınızı güçlendirmek ve birçok kronik rahatsızlığa karşı koruyucu önlem almak istiyorsanız, antioksidan suyu yaşam rutininize dahil etmenin tam zamanıdır.

Oksidatif stres, vücudumuzda doğal olarak oluşan serbest radikaller ile bu zararlı molekülleri etkisiz hale getiren antioksidanlar arasındaki dengenin bozulması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Hücrelerimiz enerji üretirken kaçınılmaz şekilde serbest radikaller üretir. Ancak bu serbest radikaller kontrolsüz bir şekilde artarsa, DNA’dan proteinlere, hücre zarından mitokondrilere kadar birçok yapıya zarar verir.

Oksidatif stres, hücrelerin erken yaşlanmasına, kronik hastalıklara, bağışıklık sistemi bozukluklarına ve hatta kanser gelişimine kadar birçok sağlık sorununa neden olabilir.




Oksidatif Stresin Vücuda Etkileri Nelerdir?

Oksidatif stresin etkileri oldukça yaygındır ve yaşam kalitesini doğrudan etkileyebilir. Bunlar arasında:

  • Erken yaşlanma belirtileri (ciltte kırışıklık, elastikiyet kaybı, leke oluşumu)

  • Kronik yorgunluk ve enerji düşüklüğü

  • Kas ve eklem ağrıları

  • Zihinsel bulanıklık, unutkanlık ve konsantrasyon zayıflığı

  • Kalp hastalıkları, damar tıkanıklığı

  • Tip 2 diyabet gelişimi

  • Alzheimer ve Parkinson gibi nörolojik bozukluklar

  • Bağışıklık sisteminin zayıflaması ve sık hastalanma

Bu etkiler zaman içinde birikir ve sistematik bir hasara dönüşebilir. Bu nedenle oksidatif stresi hafife almak hayati bir hata olur.


Serbest Radikaller Nasıl Oluşur?

Serbest radikaller, çevresel ve içsel birçok faktörle vücutta artabilir:

  • Sigara ve alkol tüketimi

  • Radyasyon, UV ışınları

  • Hava kirliliği, kimyasal temizlik ürünleri

  • İşlenmiş gıdalar ve katkı maddeleri

  • Yoğun stres, anksiyete

  • Kalitesiz uyku

  • Aşırı fiziksel egzersiz ya da hareketsizlik

Bu faktörler, antioksidan savunma sistemimizi yorar ve vücutta oksidatif yükü artırır.


Oksidatif Stresin Belirtileri Nelerdir?

Serbest radikallerin yol açtığı oksidatif stresin vücuttaki belirtileri çoğu zaman sinsi şekilde başlar. Genellikle şu belirtiler görülür:

  • Devam eden halsizlik ve enerji eksikliği

  • Göz altı morlukları ve ciltte solgunluk

  • Saç dökülmesi, tırnaklarda kırılganlık

  • Uyku bozuklukları

  • Kronik iltihaplanmalar ve sindirim problemleri

  • Sık sık hastalanma ve geçmeyen enfeksiyonlar

Bu belirtiler, hücresel hasarın başladığının sessiz sinyalleridir.


Alkali Su, İyonize Su ve Oksidatif Stres İlişkisi

Oksidatif stresle mücadelede son yıllarda öne çıkan doğal desteklerden biri de iyonize canlı alkali sudur. Bu tür su, sıradan içme suyundan farklı olarak hem yapısal hem de kimyasal anlamda özel özellikler taşır.

Alkali su, pH değeri 7'nin üzerinde olan ve vücutta asit yükünü dengeleyen bir su türüdür. Özellikle iyonizer cihazlarla üretilen alkali su, negatif ORP (Oksidasyon İndirgeme Potansiyeli) sayesinde serbest radikallerle savaşır ve hücreleri korur.


İyonize Canlı Alkali Suyun Faydaları

  • Güçlü antioksidan etki: Negatif ORP değeri sayesinde serbest radikalleri nötralize eder.

  • Hücresel hidrasyonu artırır: Küçük moleküler yapısıyla hücre zarından kolay geçerek etkili bir şekilde nemlendirir.

  • Vücut pH’ını dengeler: Asidik beslenmenin neden olduğu pH dengesizliğini düzeltir.

  • Detoks etkisi sağlar: Toksinlerin daha hızlı atılmasına yardımcı olur.

  • Enerji seviyesini yükseltir: Daha canlı, enerjik ve dirençli bir yaşam sunar.

Bu özellikleri sayesinde, düzenli alkali ve iyonize su tüketimi, vücudun doğal savunma sistemini destekleyerek oksidatif stresin azaltılmasında önemli bir rol oynar.


Oksidatif Strese Karşı Beslenme Önerileri

Beslenme, oksidatif stresle mücadelede temel faktörlerden biridir. Özellikle aşağıdaki antioksidan zengini gıdaların tüketimi çok önemlidir:

  • C vitamini içeren meyveler (kivi, portakal, çilek)

  • E vitamini kaynakları (badem, ay çekirdeği, zeytinyağı)

  • Beta-karoten zengini sebzeler (havuç, kabak, ıspanak)

  • Polifenol içeren besinler (yeşil çay, üzüm çekirdeği, zeytinyağı)

  • Selenyum, çinko ve magnezyum içeren tam tahıllar ve baklagiller

Bu gıdalar, bağışıklık sistemini desteklerken aynı zamanda vücut direncini artırır.


Stresi Azaltmak ve Uyku Kalitesini Artırmak

Oksidatif stresin başlıca kaynaklarından biri de duygusal stres ve uyku bozukluklarıdır. Yüksek kortizol düzeyleri hücreleri okside eder. Bu yüzden:

  • Meditasyon, yoga, nefes egzersizleri

  • Doğada yürüyüş ve teknolojiden uzak kaliteli zaman

  • Gece en az 7-8 saatlik kesintisiz uyku

  • Elektronik cihazlardan uzak, karanlık ortamda uyumak

tüm bu yöntemler, vücudun onarım mekanizmasını aktive eder.


Oksidatif Stresin Ölçülmesi Mümkün mü?

Evet. Günümüzde oksidatif stres düzeyini ölçmek için çeşitli biyokimyasal testler yapılabilmektedir:

  • Total Antioksidan Seviyesi (TAS)

  • Total Oksidan Yük (TOS)

  • Glutatyon düzeyi

  • 8-OHdG (DNA hasar göstergesi)

  • Malondialdehit (MDA) ölçümü

Bu testler sayesinde bireysel stres yükü tespit edilerek, kişiye özel çözümler geliştirilebilir.


Su Tercihi Sağlık Tercihidir

Sonuç olarak, yaşam tarzı, beslenme şekli ve su tüketim alışkanlıkları, oksidatif stresin etkilerini doğrudan etkiler. Özellikle iyonize, canlı ve alkali su, bu süreçte hem önleyici hem de iyileştirici rol üstlenir. Eğer içtiğiniz su sadece temiz değil, aynı zamanda antioksidan özellikli, doğal yapısını koruyan ve hücre uyumlu ise, yaşlanma etkilerini yavaşlatabilir ve vücudu dış etkenlere karşı güçlendirebilirsiniz.

Magnezyum… Belki de adını sık sık duyduğunuz ama tam olarak ne işe yaradığını pek bilmediğiniz o mineral. Vücudumuzda sessizce devrimler yaratan bu element, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımızı için en önemli minerallerden biri. Peki neden bu kadar önemli? Neden her geçen gün daha fazla insan magnezyum takviyesi alıyor? Bu yazıda magnezyumun ne olduğunu, faydalarını, eksikliğinde neler yaşandığını ve nasıl doğru kullanıldığını detaylıca inceleyeceğiz.



Magnezyum Nedir?

Magnezyum, periyodik tabloda "Mg" simgesiyle yer alan, hafif ve gümüşi beyaz renkte bir metaldir. Ancak vücudumuzda saf haliyle değil, iyonik formlarda görev alır. Hücrelerin enerji üretiminde, sinir iletilerinin taşınmasında ve kas kasılmalarında aktif rol oynar.

İnsan vücudundaki magnezyumun yaklaşık %60’ı kemiklerde, kalan kısmı ise kaslarda, yumuşak dokularda ve kanda bulunur. Yani magnezyum, yalnızca kemikler için değil, beynimizden kalbimize kadar her yerde görev başındadır.

bottom of page